MS ve DEPRESYON

Mar 3, 2021

MS tanısı aldığınız ya da olabileceğinizin söylendiği ilk an.  Nasıl da kaygı verici değil mi? Gelecek senelerde sizi nelerin beklediğini bilememek. Kullandığınız ilaçlara nasıl yanıt vereceğinizi tahmin edememek. Kaygı, “Neden ben?” soruları ve de hüzün. Belki de depresyon.

Bu hafta özellikle benim en çok üzerinde durduğum ve bu konuda birçok canlı yayın yaptığım MS’de psikiyatrik bozukluklardan belki de en sık olanı depresyondan kısaca bahsetmeye çalışacağım.

Böyle kronik bir hastalıkla genç yaşlarda karşılaşmak. Empati yapmak bile çoğunlukla mümkün değil. Okul yeni bitmiş, yeni bir işe başlamak üzereyken, tam da yeni nişan yapmışken, yurtdışına çıkma planı yaparken ya da anne olma hayali kurarken MS ile tanışmak.

Henüz makale yazım aşamasında olan 250 MS hastasında yaptığımız çalışmamızda Beck Depresyon Ölçeğine göre hastalarımızın %70’inde depresyon mevcut ve de bu hastaların yarısından çoğu ne depresyon tedavisi alıyor ne de psikolog desteği. Normal popülasyonda bu oranın %6-8 olduğunu da belirtmek isterim.

Nedir depresyon?

Sürekli hüzünlü olmak, hayattan tat alamamak ve birçok sisteminizi etkileyen bir süreç içinde olmaktır.

Depresyon iştahınızı azaltır, saç dökülmesi yapar, uyku kalitenizi bozar, vücut ağrılarına neden olur ve de cinsel hayatınızı etkiler. Cinsel fonksiyon bozukluklarının çoğunun MS’den ziyade MS ile gelen psikolojik etkilenmenin olduğunu söylesem şaşırır mısınız?

Türk toplumu olarak psikiyatriste gitmekten hep çekiniriz, dertleşmekten ve de antidepresan kullanmaktan. Bunu yapamıyorsanız en azından MS hekiminizle dertlerinizi paylaşın, o sizi en iyi şekilde yönlendirecektir. Hatta 20.yy başlarında kendisi de MS hastası olan Barbellion, MS hastalığında depresyonun nörolojik belirtiler gözlenmeden önce görülebileceğini veya belirtilere eşlik edebileceğini makalelerinde belirtmiştir. Bazı çalışmalarda plak sayısı arttıkça depresyon sıklığının arttığı gözlenmiş. Özellikle frontal lobda lezyonu olan hastalar bir tık daha depresyona yatkın olabilir, buna işaret eden hastalıklar var.

Anksiyete ya da diğer adıyla kaygı bozukluğu, bir tık ilerisi panik atak. Hele o ilk tanı anı, ya da işler yolunda giderken geçirilen bir atağa verilen ruhsal reaksiyon. Poliklinik pratiğinde çok ama çok sık karşılaşıyoruz. Zangır zangır titreyen eller, kulakta duyulan kalp çarpıntıları çoğunlukla depresyona eşlik eder. Tedaviyi çıkmaz sokağa sokabilir, zorlaştırabilir.

Tedavi seçiminde ağrı kesici özelliğinin de olması, uyku düzenleyici etkisinin de olması, iştah açıcı veya kapatıcı özelliğinin olması gibi ek özellikler rol oynamaktadır.

Peki ne yapacağız?

  • Doktorumuzla sıkıntılarımızı paylaşmaktan korkmayacağız.
  • Psikolojik problemlerimizi açık yüreklilikle paylaşacağız.
  • Psikolojik destek almaktan çekinmeyeceğiz.
  • Antipatik bir kelime olan antidepresan kelimesinin yerine mutluluk hapını kullanacağız.
Bağlantıyı kopyala