Bir araştırmaya göre, İsveç’te yaşayan multipl skleroz (MS) hastalarında Tysabri (natalizumab) ile ilişkili progresif multifokal lökoensefalopati (PML) – ciddi bir beyin enfeksiyonu – vakalarının sayısı 2006 ile 2018 arasında düştü.

Veriler, bu düşüşün muhtemelen Tysabri ile tedavi edilen ve PML riski taşıyan hastaları diğer yüksek etkili hastalık modifiye edici tedavilere (DMT’ler) geçirmeyi öneren bir risk yönetim planının (RYP) 2012’de uygulamaya konmasından kaynaklandığını vurguladı.

Araştırmacılar, bu bulguların daha önce Fransa’da bildirilenlerle tutarlı olduğunu ve Tysabri kullanan MS hastalarında, bu tür risk azaltma stratejilerinin uygulanmasını veya sürdürülmesini desteklediğini belirtti.

Reduction of the risk of PML in natalizumab treated MS patients in Sweden: an effect of improved PML risk surveillance,” adlı çalışma Multiple Sclerosis and Related Disorders sayfasında yayınlandı.

Tysabri ve PML hakkında kısaca

Biogen tarafından pazarlanan Tysabri, ataklarla seyreden MS için onaylanmış bir tedavidir. Bağışıklık hücrelerinin beyne girmesini önleyerek, beyin iltihabını ve atakları azaltarak etki eder.

Etkinliği klinik denemelerde ve gerçek hayattaki çalışmalarda tespit edilirken, Tysabri’nin faydası, John Cunningham virüsünün (JVC) neden olduğu beyinde şiddetli bir fırsatçı enfeksiyon olan progresif multifokal lökoensefalopati (PML) riskinin artması nedeniyle sınırlı kalmıştır.

Bu nadir ve ölümcül olabilen hastalık, beyindeki düşük bağışıklık hücresi sayısından dolayı Tysabri ile tedavi edilen hastalarda ortaya çıkabilmektedir.

Bugüne kadar, Tysabri ile ilişkili PML’nin üç ana risk faktörü tanımlanmış ve hasta seçimi ve güvenlik izleme algoritmalarında kullanılmıştır.

Bu faktörler:

  1. JCV’ye karşı antikorların varlığı (JCV testi)
  2. Daha önce uygulanan immünsüpresif tedavi
  3. İki yıldan fazla Tysabri kullanımı

PML risk değerlendirmesindeki bu gelişmelere rağmen, Tysabri ile ilişkili PML’nin küresel sıklığı 2016 ortasına kadar arttı ve ardından Tysabri ile tedavi edilen 1.000 hasta başına yaklaşık dört vaka oranında stabilize olduğu görüldü.

Bununla birlikte, Fransa’da 2013 ile 2016 yılları arasında Tysabri ile ilişkili PML oranında %23’lük bir düşüş bildirildi ve bu da daha yeni risk izleme stratejilerinin işe yarıyor olabileceğini düşündürdü.

Araştırma ve sonuçlar

Araştırmacılar şimdi, İsveç MS kayıtlarındaki verileri (1 Haziran 2006 ile 31 Aralık 2018 arasında) geriye dönük olarak analiz ederek Tysabri ile ilişkili PML oranlarındaki ve İsveç’teki yüksek riskli MS hastalarının oranındaki değişiklikleri değerlendirdi.

Ülkede 2012 yılında başlatılan bir risk yönetim planının PML oranları ve riski üzerindeki etkisi de analiz edildi. Plan, bir hastanın PML riskini değerlendirirken üç ana risk faktörünün yanı sıra anti-JCV antikorlarının seviyelerini de dikkate aldı. Riskin arttığı görülürse, hastaya oldukça etkili başka bir tedaviye geçmesi tavsiye edilmekteydi.

2006 ile 2018 yılları arasında Tysabri ile tedaviye başlayan 3.128 MS hastasını kapsayan veriler analiz edildi. Bu hastaların %53,8’i tedaviye bu risk planı uygulanmasından önce (2006-2011) başladı.

Risk yönetim planının uygulanmaya başlamasından sonra (2012-2018), Tysabri ile tedavi edilen hastaların daha düşük bir oranı anti-JCV antikorları için pozitifti (%37,8’e karşı %63,9).

31 Aralık 2018 itibariyle, 9’u İsveç’te olmak üzere, dünya çapında 804 hasta PML yaşamıştı. Bu dokuz hastadan ikisi PML ile ilişkili komplikasyonlardan vefat etti.

Tüm İsveç vakaları 2007 ve 2010 yılları arasında Tysabri tedavisine başlamış ve tedavi süresi yaklaşık 1,5 ila 8,5 yıl arasında değişmiştir. Bu hastalardan yedisi JCV’ye karşı antikor gösterdi ve altısı daha önce interferon-beta ile tedavi edilmişti.

PML vakalarının yaklaşık %77,8’i risk yönetim planının uygulamaya konulmasından önce teşhis edildi.

Ekip, risk yönetimi planının 2012 yılında tanıtılmasına rağmen, o yıl henüz oluşturulmadığını ve 2018’deki son PML vakasının İsveç MS bakım yönergelerine uymadığını kaydetti.

Buna ek olarak, planın uygulamaya konulmasından sonra Tysabri’ye başlayan hastalarda tedavi süresi, daha erken başlayanlara göre daha kısaydı (2012-2018 döneminde ortalama 32.6 ay ve 2006–2011 döneminde ortalama 60.1 ay). Kümülatif PML riski de planın benimsenmesinden sonra önemli ölçüde daha düşüktü.

Tysabri ile tedavi edilen MS hastalarının sayısı zamanla düştü. Aralık 2018’e kadar 1.100 hasta Tysabri aldı ve bunların 21’i (% 1.9) artmış PML riski altında kabul edildi.

Fig. 4
Yıllara göre İsveç’te PML riski

Araştırmacılar, 2012’den sonra daha yüksek PML riskine sahip hastalarda Tysabri’den Rituksimab tedavisine geçme olasılığı, “muhtemelen PML risk gözetiminin faydasını güçlendirdi” diye yazdı. “Bu, PML insidansının azalmasına katkıda bulunmuş ve kısmen İsveç’te MS’in etiket dışı rituksimab tedavisinin artışını açıklamış olabilir.”

Genel olarak, Aralık 2018 itibarıyla tahmini PML oranı İsveç’te küreselden altı kat daha düşüktü.

Bu bulgular, tedavinin başlamasından bu yana İsveç’te Tysabri ile ilişkili PML vakalarındaki azalmanın altını çiziyor.

Araştırmacılar, “İsveç’in ülke çapındaki PML risk gözetim programı, PML insidansını azaltmış görünüyor” diye yazdı.

Genel olarak bu veriler, İsveç’te PML’deki düşüşün, Tysabri ile tedavi edilen hastalarda sürekli risk izlemenin ve yüksek riskli MS hastalarını diğer yüksek etkili DMT’lere geçirmenin önemini destekleyen risk yönetim planının etkili bir şekilde uygulanmasıyla bağlantılı olduğunu göstermektedir.

MSguncel.com’dan notlar:

PML riski Tysabri tedavisinde bilinen bir risktir. Bu konuya Doç. Dr. Serkan Demir “PML, alınabilecek bir risk mi?” başlıklı köşe yazısında detaylı olarak değinmiştir.

Görünen o ki, Tysabri kullanan bir MS hastası JCV pozitif ise, JCV değerinin (ve gerekli diğer kriterlerin) düzenli kontrol edilmesi, risk analizi açısından önem taşımaktadır. İsveç’te hastaların takibi yapılarak zamanı geldiğinde Tysabri ilacını bırakıp diğer tedavi yöntemlerine geçilmesi, PML vakalarında düşüşe sebep olduğu ortaya konulmuştur.

Türkiye’de Tysabri kullanan hastalar için de hekimler kişiye özel değerlendirmeler yapıp, buna göre tedavi imkanlarını değerlendirmektedirler. Buna örnek olarak Tysabri kullanan hastalarda düzenli olarak kan tahlili yapılarak JCV değerlendirmesi yapıldığını gösterebiliriz. Bu konuda bu araştırmanın, Türkiye’de uygulanan risk analizinin önemini de bir kez daha ortaya koyduğunu söyleyebiliriz.

Referanslar:

Bağlantıyı kopyala