ÇIKAN KISMIN ÖZETİ

Fatma ve Mehmet hayata ve yaşadıkları sorunlara bakış açısı birbirinden farklı iki insan olarak, ya aldıkları doğru kararlar sayesinde ya da kaderin bir cilvesiyle Kenan Doğulu Harbiye konserinde tanışırlar. Karşılıklı elektrik kıvılcımlarının havada uçuştuğu gecenin sonunda, bir şeyler yemek için oturdukları bir kokoreççide birbirlerini daha yakından tanırlar… İkisinin ortak bir tanıdığı vardır… Bir süredir hayatlarında aynı hastalığı misafir ettiklerini öğrenirler…

Multipl Skleroz…


Saat 06:59… Sabahın körü… Kafasının içinde bir yerlerde dakikaları tek tek sayan zihni, yine alarmdan önce saati kapattırmayı başardı… Tüm o yorgun ve isteksiz uyanmalardan farklı olarak tüm zorluklara katlanması daha kolay bir sabaha uyandı Mehmet… Bugün önemli bir gündü… Duş alınacak, kuaföre gidilecek, aile bireyleri tek tek organize edilecek, çiçek yaptırılacak, çikolata dizdirilecek… Ohoo daha bir sürü iş… Ama tüm o uykusuzluğuna inat severek, koşarak mutlulukla yapacağı bir sürü güzel iş… Rüya gibi geçen, birbirinden güzel anı, mutluluk ve yaşam enerjisiyle dolu tam bir yılın sonunda evlenme kararının geleneksel bir ritüeli olarak, bugün Fatma’yı ailesinden istemeye gidecekleri gündü…

O bir yılda neler mi değişti Mehmet için? Hayatında misafir ettiği o gıcık hastalıktan her geçen gün daha fazla dayak yemekten vazgeçti… Mücadele etmeyi tercih etti Mehmet. Fatma’nın önerdiği bir kliniğin düzenli takibine girmekle başladı işe… Daha sonra iyi bir psikoterapist buldu. Konuştukça içi açıldı, yükü hafifledi, hayata bakış açısını değiştirmeyi öğrendi. Sonra “hayatı yaşama meselesi”ni de, tıpkı yıllarca işini aldığı kadar, ciddiye almaya başladı. Geçen bir günün bile, ki o bir gün kelebeğin tüm hayatı demekti, boşa geçmemesi için çaba göstermeye karar verdi. Hayat, iliklerine kadar anı yaşamak için; para-pul maddiyat ise görmediği yerleri görüp tatmadığı lezzetleri keşfetmek için vardı artık…

Geçen bu bir yıl boyunca Fatma’yla üstelik yazı, tatili filan beklemeden; Karadeniz, Ege, Avanos ve GAP turları yapmış buralarda yeni tanıştığı kafa dengi dostların numaralarıyla doldurmuştu telefon rehberini… Bu arada Mehmet’in işyerinde de her şey yolunda gitmeye başlamıştı… İşine gösterdiği ilgi sayesinde çalışanları dükkâna dört elle sarılır olmuşlardı… Dolu dolu geçen son bir yılın hiç şüphesiz en unutulmaz anı ise, Fatma’ya evlenme teklif ettiği geceydi…

Bir süredir birlikte keşfettikleri samimi bir müzisyen olan Evren Can Gündüz’ü mümkün olan her yerde dinliyor, şarkılarına bağıra bağıra eşlik ediyorlardı. Güzel bir sürpriz olarak Fatma’yı Evren Can’a götürmüştü o gece Mehmet… Ama tabi bu sadece görünen kısmıydı… Son birkaç haftadır sırf o gün çalabilmek için gizli gizli gitar dersleri bile almıştı. Sanatçının performansı devam ederken Fatma’ya “tuvalete gideceğini” söyleyip, sahnenin arkasında hazır bekleyen gitarını alıp o sıra ışıkları söndürülmüş olan sahnede, ürkek ama kararlı sesi yankılanmaya başlamıştı Mehmet’in…

“Benimle evlensen, çok güzel olmaz mı?
Her saniyem seninle neşe dolu, Benimle evlensen çok güzel olmaz mı?
Sen ile ben, ben ile sen, Buna “Evet” desek olmaz mı?”

Şarkının girişiyle birlikte sahnenin ışıkları açılmış ve sahnede Mehmet’i gören Fatma’nın mahcup şaşkınlığı ortamdaki herkesin nefesini tutarak izlediği büyülü bir ana dönüşmüştü… Sevginin yarattığı mucizelerden sadece biriydi o gece…

Ve işte bugüne gelmişti ilişkileri… Formaliteden de olsa büyüklerin gönlü alınacak ve bir yüzük takılacaktı o akşam… Yataktan uçarak kalktı Mehmet ve gün akmaya başladı…


Pencerenin önünde durmuş dışarıyı izlerken, hayat ne garip diye düşündü Fatma… Bu bir kelebek etkisi miydi? Bir konser bileti hayatın tüm akışını bu şekilde değiştirebilir miydi? Daha bir süre evlenmeyi aklından bile geçirmemişken, şimdi giyinmiş süslenmiş hayatının aşkının elinde çiçek ve çikolatayla kapıyı çalmasını bekliyordu… Uzun zamandır ailesini bu kadar mutlu görmemişti. Eski filmlerde başroldeki kızı evlendirmek için seferber olmuş mahalleliler gibi herkes evde bir işin ucundan tutuyordu resmen… Uzun zamandır ilk kez, bu evde her şeyin çok güzel olacağına dair yemyeşil bir umut filizlenmişti… İçinde hissettiği huzurla uzaklara dalıp gitmişken kapının zili ile irkilerek kendine geldi…


Bu kız çok farklıydı… Kız isteme seremonisindeki kahveyi bile sütlü olarak ikram eden bu tatlı, deli kız ona yaşam enerjisi veriyordu… Yıllar önce kaybettiği annesi geldi aklına…  Keşke O da bugün burada olsa ve Fatma’yla tanışabilseydi… Annesinin bir yaz akşamı parlak bir yıldız gibi ellerinden kayıp gidişinden sonra asla eskisi gibi olmayan, hep hayalini kurduğu, yakın zamanda asla sahip olamayacağını düşündüğü “aile ortamı”na Fatma sayesinde kavuşacaktı… Bunları düşünerek yudumladı Mehmet sütle yapılmış ama “tuzu da ihmal edilmemiş” kahvesini…

O sıra sıcak bir sohbetin en uygun anında klasik cümle ile söze girdi Mehmet’in babası… “Efendim ziyaret sebebimiz malum…” Fatma’nın babası nazikçe sözünü kesti “Efendim tıpkı Mehmet bey evladımız gibi, bizim kızımız da iyi yetişmiş özgür bir birey, şu isteme, alma, verme işini boş verelim de hep birlikte evlatlarımızın mutluluğunu kutlamaya geçelim, ne dersiniz?” dedi. Bu çıkışa en çok Fatma şaşırmıştı, korumacı ve kurallar kralı babasının şu hayatta geldiği noktayı gururla izliyordu… “O zaman kutlamaya geçtim gitti!” dedi Mehmet’in babası… O gece paylaşarak artan bir mutlulukla takıldı yüzükler…

Hemen sonra yuva haline getirmeye karar verdikleri küçük, şirin bir ev buldular. Birkaç ay sonra da mütevazı bir düğünle evlendi bizimkiler… Tüm bu süreçte hayatlarında davetsiz misafir olarak bulunan MS onları zaman zaman yoklasa da birlikte üstesinden gelmeyi bildiler…


Zaman su gibi akıp geçiyordu…

Evliliğin üçüncü yılı geldiğinde, o her sorunu birlikte çözmeye çalışan iki sevgili muhtemelen bir yerlere tatile filan gitmiş, yerini birbirini üzmemek için endişelerini saklamayı seçen ve fark etmeden artık daha az konuşan iki hayat arkadaşına bırakmıştı… Sevgi azalmasa da iletişim günden güne azalmaya başlamıştı…

Fatma bir süredir aşklarının meyvesi olacak sevgi dolu bir çocuğu bu dünyaya getirmeyi çok istiyordu. Ama bir çocuğa yetememe, sağlıklı bir bebek doğuramama endişesinin yanına bir süredir Mehmet’in artık onu eskisi kadar sevmediği düşüncesi de eklenmiş endişeleri aklını kemirmeye başlamıştı. Bir süredir bu konuda “Acaba?…Yok canım değildir” diye düşünmeye çalışıyordu ama sevdiği adam, geceleri ya erkenden kanepede sızıveriyor ya da o uyuduktan sonra geliyordu yatağa…

Yatakta sırtını döndüğünde bile, parmak ucuyla da olsa dokunmadan yatamıyordu Mehmet’e… Ortak zevkleri paylaşmanın, güven duymanın ve birinin hayatında var olmanın önemli bir unsuruydu yatak… Bugüne kadar kusursuz bir cinsel hayatları olduğu söylenemezdi, hatta zaman zaman ilişki sırasında ağrı da hissediyordu Fatma ama özellikle şu son üç aydır… Hiç bu kadar uzak hissettirmemişti sevgilisi onu… İlk günden bu yana ilişki sırasında doğru zaman için hep korunmuşlardı… Ancak belli ki artık çocuk yapma konusunda da aynı şeyleri düşünmez olmuşlardı. “Aşkım” dedi Mehmet’e “Bu gece zamanımızı yatak odasında geçirelim mi? Hem sana yeni aldığım pijamamı göstermiş olurum, gerçi hiç giymesem de olur …” Mehmet ışığa tutulmuş tavşan gibi kaldı önce, toparlandı “Hayatım o pijamayı çok merak ediyorum ama yarına yetiştirmem gereken bir teklif dosyası var” dedi… “Aa tabi tabi, sen işini hallet” dedi Fatma çok da bozulmadan… “Geceler çuvala girmedi ya, hem bende daha ne pijamalar var”… Gecenin devamında Mehmet’in çalışma odasında oturup sadece bilgisayar oyunu oynadığını fark etmeseydi kendini iyi bile hissedebilirdi.


MS’li bireylerde çocuk sahibi olma düşüncesi çoğu kez endişe kaynağı haline gelmektedir. Kişiler bazen “evlat sahibi olamayacakları” veya “çocuklarının sağlıksız olacağı” düşüncesine kapılmaktadırlar. Oysa MS’li kadınların gebe kalma ve sağlıklı çocuk sahibi olma yetileri diğer kadınlar gibidir. MS’in düşük yapma, bebekte doğuştan görülebilecek organ bozuklukları ve bebek ölümleri üzerine etkisi yoktur. MS’te genetik yatkınlıktan söz edildiği için MS’li bireylerin çocuklarında topluma göre bir miktar artmış MS riski mevcut olmakla birlikte bu oran yine de düşüktür. Biz hekimler olarak hastalarımızın, çocuk isteyen herkes gibi, bir evlat sahibi olmasını her zaman destekleriz. Burada en önemli konu takip eden hekimle birlikte doğru zamanın belirlenmesi ve tedavi koşullarının buna göre düzenlenerek gebeliklerin planlı olmasıdır. Kişinin hastalık aktivitesi ve kullandığı ilaçlar göz önüne alınarak rastgele gebeliklerin önlenmesi için “cinsel ilişki sırasında çiftlerin korunması” rutin kontrollerde altının çizilmesi gereken önemli bir konudur.


Çok seviyordu… Onunla konuşmak, alışverişe gitmek, tatile çıkmak, aynı evi, aynı yatağı, aynı güzel duyguları paylaşmak ona hep mutluluk veriyordu… Ve bu mutlu yuvada doğacak çocukların hayali, ayaklarını yerden kesiyordu… Ta ki üç ay önce yaşadığı, onu çok üzen ve utandıran durum ortaya çıkana kadar… Birlikte oldukları gece yaşadığı sertleşme sorunu Onu Fatma’yla aynı yatağa girmekten bir süredir alıkoyuyordu. Nerden çıktığını bir türlü anlamadığı, üç aydır sadece en yakın arkadaşıyla paylaşabildiği bu sorun için türlü türlü karışımları, kuvvet macunlarını gizli gizli denemiş ama herhangi bir sonuç alamamıştı.

Sorunu Fatma’yla paylaşmadan çözmeye çalışıyor tekrar zor durumda kalmamak için cinsellikten kaçınmaya uğraşıyordu… Kafasını dağıtmak için bilgisayar oyunlarına sarmıştı şu sıralar… Hiç mutlu değildi bu durumdan, sadece günü kurtarıyordu Mehmet…


MS’te cinsel sorunlar genel toplumdan biraz daha fazla görülebilmektedir. Bu durumun fiziksel engellilikten, sosyal ya da psikolojik kondisyona varana kadar pek çok ikincil sebebi olabilmektedir. Ancak bazen sadece MS’in cinsellikle ilgili vücut bölgelerine olan etkisi ile de bu sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca cinsellikle ilgili toplumsal tabular ve kültürel yaşam tarzları da bireyin cinsel hayatını olumsuz etkileyebilen diğer unsurlar olarak karşımızda durmaktadır. Kişiler buna bağlı olarak cinsel sorunları ya öncelememekte ya da dile getirmekten kaçınmaktadırlar. Oysa MS’li bireylerde libido kaybı, orgazm bozukluğu, vajinal kuruluk, cinsel bölgede his kusuru, sertleşme bozukluğu, boşalmada zorlanma vb. durumlar zaman zaman görülebilen sorunlardır. Bir sorunu çözmenin ilk aşaması öncelikle sorunu kabul edip dile getirmektir. İlişkide olunan kişi ile kurulacak iyi bir iletişim, sorunun büyümeden çözülmesi açısından önemlidir. Aynı zamanda kerameti kendinden menkul eş-dost tavsiyesini bir kenara bırakıp rutin kontrollerde sorunu hekimle paylaşmak çözüm için atılmış ilk adım olacaktır. Cinsel sorunların tedavisinde Jinekolog, Ürolog, Psikiyatrist ve Nörolog yer almakta ve pek çok soruna çözümler üretebilmektedirler.


O gün, artık en önemli sosyal aktiviteleri haline gelen sıradan ve ruhsuz AVM gezilerinin birinde, bir bebek mağazasının önünden geçerken duraksadılar. Kapı eşiğinde bebek arabasının içinden kafasını uzatıp kocaman gözleriyle Mehmet’i süzen bir bebeğin ona “baba” demesiyle bir anda durup birbirine baktı güzel çiftimiz. O an, bakışarak bile ne kadar güzel konuşabildiklerini tekrar hatırladılar. Mehmet daha fazla tutamadı içinde yaşadığı süreci, sorunlarını açık yüreklilikle bir bir anlattı Fatma’ya… Onu dinleyen Fatma’nın sevinçten havalara uçtuğunu görünce de bozulmadı değil tabii…“Dur yüzünü düşürme hemen” dedi Fatma… “Artık beni eskisi gibi sevmediğini düşünmeye başlamıştım, oysa konu bu değilmiş… Sevgisizlik dışında birlikte çözemeyeceğimiz hiç bir sorunumuz yok. Bunu asla unutma…” diyerek sarıldı Mehmet’e…

“Hem biliyor musun, senin beni sevmeni çok seviyorum…”

Kara bulutlar dağıldı, güneş açtı, iklim değişti (Akdeniz oldu) ve herkes tekrar gülümsemeye başladı…

MS, hayatımıza davetsiz giren sinirlerimizi bozan bir misafir olarak bizi bir yolculuğa çıkarır. Bu; ailemiz, dostlarımız, sevdiklerimiz, hekimimiz ve diğer sağlık çalışanlarıyla birlikte, birbirimize destek olarak yürüyeceğimiz bir yolculuktur. Bizim altı üstü “bir gün” dediğimize kelebeğin “bir ömür” dediğini unutmadan, hiçbir anı gereksiz endişelerle boşa geçirmeden, tutkular ve hedefler belirleyip olaylara ve insanlara gülümseyerek yaşanmalıdır hayat… Fatma ile Mehmet de sorunlarını paylaştıkça çözmüş ve her koşulda mutlu olmayı seçmiş ve ben dâhil birçok insana örnek olmuş benim için iki büyük kahramandır…

Ve belli mi olur, belki de ilk çocuklarına benim adımı koyacaklardır…

SON



Bağlantıyı kopyala