Kısa süre önce yayınlanan küçük bir çalışma, Ocrevus’un (ocrelizumab), ana bağışıklık hücresi olan B hücrelerinin alt kümelerini önemli ölçüde azaltmasına ek olarak, Birincil İlerleyen Multipl Skleroz (PPMS) olan kişilerde proinflamatuar bağışıklık T hücrelerini de azalttığını gösterdi.

Ayrıca, MS hastalarında görülen anormal bağışıklık yanıtlarında rol oynadığı düşünülen bağışıklık hücresi alt kümelerinin bastırılmasına, sinir hücresi hasarının bir biyobelirteci olan serum nörofilaman hafif zinciri (sNfL) seviyelerinde açık bir düşüş eşlik etti.

Araştırmacılar, bu bulguların MS hastalarında Ocrevus’un terapötik faydalarının ardındaki mekanizmaları daha iyi anlamaya yardımcı olduğunu belirtti.

Serum Nörofilaman hafif zinciri (sNfL) nedir?

Nörofilaman hafif zincirleri (NfL) aksonların bir bileşenidir ve Multipl Skleroz’da hastalık aktivitesinin önemli bir biyolojik işareti olarak ortaya çıkmaktadır.  

Çalışma

Effect of Ocrelizumab in Blood Leukocytes of Patients With Primary Progressive MS” adlı çalışma Neurology: Neuroimmunology & Neuroinflammation da yayınlandı.

Ocrevus, ABD ve Avrupa Birliği’nde PPMS için ilk ve tek onaylanmış tedavidir. Dozlama programı, iki hafta arayla damardan verilen iki adet 300 mg Ocrelizumab ve ardından her altı ayda bir tek seferde verilen 600 mg Ocrelizumab içerir. Ocrevus ilacı hakkında daha fazla bilgiyi Ocrevus sayfamızda bulabilirsiniz.

İspanya’daki araştırmacılar, Ocrevus’un ilk dozundan önce (başlangıçta) ve altı ay sonra bağışıklık hücrelerinin alt kümelerini analiz ettiler. Bu çalışmaya PPMS hastası olan 53 kişi katıldı (30 erkek ve 23 kadın).

Ocrevus tedavisine 10 üniversite hastanesinde başlayan katılımcıların ortalama yaşı 52 ve ortalama hastalık süresi 8,8 yıldı. Çalışmanın başlangıcında 48 hastanın mevcut emar görüntülerinin analizinde, % 25’inin en az bir kontrast tutulumu / aktif lezyona sahip olduğu görüldü.

Sonuçlar

Sonuçlar, Ocrevus’un inaktif ve hafıza B hücrelerinin hızlı bir şekilde baskılanmasına ve plazma hücrelerinin sayısında düşüşe doğru bir eğilime yol açtığını gösterdi.

Ek olarak, ilk Ocrevus dozundan altı ay sonra, hastalarda yüksek düzeyde aktive olmuş, proinflamatuar, CD20-pozitif T hücresi alt kümesinde önemli bir azalma, aktive edilmiş T hücrelerinde bir düşüş ve inaktif T hücrelerinde bir artış tespit edildi.

Hastalar ayrıca, proinflamatuar B ve T hücreleri alt gruplarında önemli bir düşüş ve bağışıklık tepkilerini azaltarak çalışan anti-enflamatuar, düzenleyici B ve T hücrelerinde önemli bir artış gösterdi.

Veriler, Ocrevus’un anti-enflamatuar, baskılanmış bir bağışıklık sistemine geçişi teşvik ettiğini ve bunun PPMS hastalarında klinik faydalarını açıklayabileceğini göstermektedir.

Yalnız, bazı hastalarda pro-inflamatuar B hücrelerinin bazı alt kümelerinde artış gözlemlenmiştir. Bu da, bazı B hücrelerinin Ocrevus tedavisinden sonra “hızla ortaya çıkabileceğini” gösteriyor. Ekip, “anti-CD20 tedavisi, tamamen sağlıklı bir bağışıklık sistemini yeniden oluşturmaz veya tüm hastalarda bağışıklık toleransını yeniden tesis etmez, bu da tedavinin tekrarlanması ihtiyacını destekler” diye yazdı.

Bağışıklık hücreleri alt kümelerindeki bu değişiklikler, özellikle başlangıçta aktif lezyonları olan veya aktif lezyonları olmayan, ancak temel sNfL seviyeleri yüksek olan hastalarda sNfL seviyelerinde anlamlı bir azalma ile ilişkilendirilmiştir. Araştırmacılar, bu bulgular, bu tür hastaların “ocrelizumab tedavisine rağmen bazı inflamatuar aktivitelere sahip olabileceğini” yazdı.

Ocrevus ayrıca, diğer anti-CD20 tedavileri tarafından da baskılanan IgM (antikor) seviyelerinde önemli bir düşüşe yol açtı, ancak hiçbir hasta normal aralığın altındaki seviyelere ulaşmadı.

Araştırmacılar, bu bulgular birlikte ele alındığında, “B hücreleri üzerindeki etkisine ek olarak, Ocrevus’un T hücresi tepkisini düşük bir inflamatuar profile doğru yeniden şekillendirebileceğini ve sNfL seviyelerinde açık bir düşüşe neden olabileceğini” vurguladı. Bu sonuçları doğrulamak için daha büyük çalışmalara ihtiyaç olduğunu da belirttiler.

Referanslar:

Bağlantıyı kopyala