Yepyeni bir köşe yazısıyla karşınızdayız! Son günlerde hepimiz umutlandık, heyecanlandık, sevindik ve hatta duygulandık. Multipl Skleroz için aşı bulunduğuna dair haberler yapıldı. Peki bu haberler ne kadar doğru? Umutlandık, doğru mu yaptık? Peki bu aşı çıktı mı, çıkacak mı? Doç. Dr. Serkan Demir bugünkü köşe yazısında güncel gelişmeleri kaleme aldı. Umutla, merakla ve keyifle okuyacağınıza eminiz. Kahveler hazır mı?

Öncelikle azıcık eleştirerek başlayacağım bu haftaki köşe yazıma. COVİD-19 aşısı olmam diyenlerinizin bile belki de hepsi MS aşısı için heyecanlandı, umutlandı. Hatta bayram sevinci yaşadı. Ben de bir senedir pandemi ile mücadele eden bir hekim olarak bu ironiye vurgu yapmadan yazıma başlayamazdım.

Teknoloji aynı, mRNA aşı teknolojisi. Belki de Çin aşısından bir tık daha güvensiz dahi görünebilir, çünkü 6-7 senelik bir teknoloji. Yani sizlerdeki MS aşısı heyecanını, 300’ün üstünde sağlık çalışanı meslektaşını kaybetmiş biri olarak ben de COVİD-19 aşısında yaşamıştım. Ama birçok hastam “Ben aşı olmayı düşünmüyorum Hocam” diyerek hevesimi kursağımda da bırakmıştı.

Bilim yolunda eş, dost muhabbeti ile ayrılmayın, bizleri takip edin. Bizler, sizlere her zaman en doğrusunu gösteririz, bu konuda hiç ama hiç şüpheniz olmasın! Aşı geldiği an, aşı olanlardan da biriyim. Bugün insanlığı kurtartmış, nesillerin devamını sağlayan en önemli buluşlar aşılardır.

Tabi alışık değiliz, aşıyı bir enfeksiyondan korunmak için olurduk bugüne kadar. Yakın geçmişte fısıltı gazetesi şeklinde “Küba’da kanser aşısı yapılıyor” gibi haberler kulağımıza çalınsa da, Küba’nın böyle bir teknolojiye sahip olmadığı bilinen de bir gerçek. Olayın aslının aslında bir nevi Fitoterapi olduğunu biliyoruz.

Multipl Skleroz için mRNA Aşısı

Resim 1. mRNA tedavileri ile ilgili ilk makale

2014 senesinde kurucuları 2 Türk asıllı profesör olan bir Alman firmasının özellikle kanser alanında mRNA tedavi çalışmalarına başladıklarını yazdıkları makalelerden anlamaktayız. 7 senedir bu alanda 148 makale yayınlamışlar.

2020’de başlayan COVİD-19 pandemisinde de bu teknolojiyi kullanarak belki de insanoğlunun kurtuluşuna da imza atanlardan oldular. 2021 de dahi, biri MS alanında olmak üzere, 4 makaleleri yayınlandı (Resim 2).

O zaman gelelim bizi asıl heyecanlandıran meseleye. Bu teknolojinin MS alanında kullanılmasına.

Resim 2. Bu sene çıkan mRNA çalışmaları

Öncelikle şunu belirterek başlamam gerekiyor:

MS’in şu an için çaresi bulunmadı.

“Experimental autoimmune encephalomiyrlitis” bir MS fare modeli. Yani bizim oluşturmaya çalıştığımız MS benzeri bir model. Ee hani MS’in sebebini tam olarak bilmiyorduk, nasıl farede MS yapabiliyoruz diyenlerin sesi kulağıma geliyor. İşte paradoks tam da burada başlıyor.

Bu modelin MS’i tam olarak temsil etmesi tıbben söz konusu değildir ama şu da gerçek ki deneysel bu aşamada başarılı olmadan da gerçek hasta üzerinde çalışamazsınız. MS aşısının en azından bu aşamayı başarı ile geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

İnsan çalışmalarının 2 sene içinde başlaması bekleniyor. Faz 1’de 10larca, Faz 2’de 100lerce, bu aşamaya gelirse Faz 3’te belki de 1000lerce hasta üzerinde denenecektir. Gelebilirse diyorum çünkü deneysel aşamayı geçen ilaç adaylarının çok azı bu aşamaya gelebiliyor.

Resim 3. Prof.Dr.Uğur Şahin ve Prof.Dr.Özlem Türeci

MS alanında bir atasözü vardır “Deneysel aşamada başarısız ilaç yoktur” 🙂 . O sebeple umutlansam da, sizler kadar heyecanlansam da, bir bilim insanı olarak Faz 0 aşaması için temkinli olmayı seçiyorum.

Eğer ülkemize gelirse, COVİD-19 mRNA aşılarını konuşuruz. Şimdi kısaca nedir bu mRNA? Aşısı nasıl olur, MS’te nasıl kurgulanmış ona bakalım.

mRNA nedir?

Deoksiribo nükleik asit veya kısaca DNA, tüm organizmalar ve bazı virüslerin canlılık işlevleri ve biyolojik gelişmeleri için gerekli olan genetik talimatları taşıyan bir nükleik asittir. Protein ve RNA gibi hücrenin diğer bileşenlerinin inşası için gerekli olan bilgileri içermesinden dolayı DNA; bir kalıp, şablon veya reçeteye benzetilir.

Ribo Nükleik asit veya RNA ise bir nükleik asittir, nükleotitlerden oluşan bir polimerdir. RNA pek çok önemli biyolojik rol oynar, RNA tiplerinden olan mesajcı RNA, DNA’daki bilgiyi protein sentez yeri olan ribozomlara taşır, ribozomal RNA ribozomun en önemli kısımlarını oluşturur, taşıyıcı RNA ise protein sentezinde kullanılmak üzere kullanılacak aminoasitlerin taşınmasında gereklidir.

Wikipedia

Wikipedia’dan direk aldım tanımları, varlığımızı devam ettirebilmemiz için gerekli DNA ve RNA tam olarak bu. Mesajcı RNA yani mRNA bugünkü konumuzun kahramanı. Bilgiyi taşıyan RNA çeşidi.

Resim 4. DNA ve RNA tanımlamaları

MS hastalığı eskiden sadece lenfositlerden olan T hücre hastalığı zannedilirken, B hücrelerinin de bu işte rolü olduğu kanıtlandı. Hatta rituksimab, ocrelizumab, cladribine, alemtuzumab gibi birçok ajan, sadece B veya hem B hem T hücreleri baskılayarak etki göstermekte. Yine de MS gibi otoimmün, yani bağışıklık sistemi hastalıklarında ana tedavi yöntemlerinden biri yoldan çıkmış T hücre aktivitesini baskılamaktır.

Multipl Sklerozun çeşitli fare modellerinde, hastalık bu tür m1p mRNA (1 metilpseudouridin ile modifiye edilmiş haberci RNA) ile tedavi edilerek bastırılır. mRNA aşıları ile de  bu yoldan çıkmış T hücrelerinin azalması sağlanmış ve düzenleyici T hücresi (Treg) popülasyonlarının artışı başarılmış. 

Özellikle, bu Treg hücreleri, güçlü bir immünosupresyon gerçekleştirir ve böylece aynı kökenli ve tanınmayan otoantijenler tarafından indüklenen hastalığı iyileştirir.

İşte asıl umut bu son cümlede saklı, tanınmayan otoantijenleri de hedeflemesi gerçek hastalarda sebebi tam olarak bilinmeyen MS hastalığının kontrolü sağlaması açısından çok önemli.

Unutmadan, mRNA kimsenin genetiğini değiştirmez, ömrü çok kısadır. Hemen yıkılır. Aynı COVİD-19 mRNA aşısı gibi kısa ve uzun dönem etkinliklerinin yanında yan etkiler de çok önemli. Bunu zamanla göreceğiz.

Bu aşı aktif ataklarla seyreden MS hastaları için bir modelleme. Yani progresif (ilerleyen) faza geçmiş, engeli olan hastalarımız için bir umut vadetmiyor. Ama bunu kurgulayan beyinler, miyelin onarımını da neden planlamasın? Eminim düşünüyorlardır bunu!

Son olarak, ben de umutluyum ama temkinliyim.

Bakarsınız, 20 sene sonra bebeklik çağı aşı programlarında kanser ve MS gibi aşılarımızı olup hayata başlayacağız. Kim bilir? Umut güzeldir. MS en çok çalışılan alanlardan biridir.

Bilime inanın ve yolundan ayrılmayın. Sevgilerimle.

Doç. Dr. Serkan Demir
Bağlantıyı kopyala